30 Nisan 2009 Perşembe

An Istanbul Dream


Geçen gece çok değişik bir rüya gördüm. Uzun süre etkisinde kaldım belki de bilemiyorum. Belki de rüyanın etkisi.. Ne demek rüyanın etkisi? peki rüya nedir? nasıl görülür? neden görülür? diye kendi kendime sormaya başladım. Gerçekten rüya hakkında neler biliyoruz. Şöyle bir düşünelim, düzenli yaptığımız şeyler neler "playstation oyunları, müzik dinlemek, bisiklete binmek, bowling, bilardo, futbol, basketbol, rafting, yamaç paraşütü, kitap okumak, işe gitmek, okula gitmek, yemek yemek, duş almak, maça gitmek, gezmek, içmek, uyumak ve RÜYA görmek" ... Aslında nereye varmaya çalıştığımı anladınız biliyorum.. Yukarıda sıraladığım düzenli yapılan şeyler içerisinde RÜYA görmek hariç diğerleri kendi insiyatifimizde olan, zamanını ve/veya mekanını keyfimize göre ayarlayabildiğimiz etkinlikler/aktiflikler.. Peki RÜYA, hangimiz "bu gece erken yatıyorum RÜYA göreceğim diyebiliyo".. Çok ilginç değil mi düzenli olarak futbol oynayan biri topa nasıl vuracağını nasıl falso vereceğini nasıl gol atıp nasıl faul yapacağını bilir ama isterse hiçbirini de yapmayabilir hatta hiç oynamayabilir de..(!) veya kitap okumayı seven biri kitabı eline aldığında etrafta dikkatini dağıtacak bir şey olmamasını isteyebilir veya zevkine göre kulaklığını takıp okuyabilir, efendime söyliyeyim kitabı bırakacağı yere ayracı koyması ya da sayfanın kenarını kıvırması gerktiğini bilir..ama dilerse bunların hiçbirini yapmayıp, kitabı da bir kenara atabilir.


Peki ya RÜYA ?? Bu gece RÜYA görmeyeceğim diyebilen biri var mı ya da şu tarz RÜYA göreceğim diyebilen. Nasıl olur da böylesine bütün hobilerimizden daha sık yaptığımız/gördüğümüz bir olay hakkında en ufak bir seçme kabiliyetinden yoksun olabiliriz.. Bana kızmayın sorularım beni bu noktalara getirdi, dolayısıyla bende sizi :)
Genel olarak rüya ; uykunun genel ve karakteristik özelliklerinden biri olup, uykunun hızlı göz hareketi (REM) adlı evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel ve işitsel algı ve duygulardır. Tanım güzel kısa ama tam açıklayıcı olduğu söylenemez. Bakalım bilim adamları ne diyolar?

Freud, rüyayı çocuksu ve akıldışı arzuların bir tatmini olarak görmektedir. Rüyaları oluşturan motifleri akıldışı arzularımız ve düşüncelerimiz olarak yorumlamaktadır. Uykumuzda gündüzleri varlığından haberdar olmadığımız veya olamadığımız dürtülerimiz canlanmaktadır. Bilincimiz tarafından bastırılan ve dışlanan akıldışı nefret, hırs, kıskançlık ve özellikle de çarpık cinsel arzular, rüyalarımızda birdenbire ortaya çıkaverirler. Yani Freud akıldışı arzularımızı içimizde taşıdığımızı, fakat toplumun etkisi (mahalle baskısı) ile onları bastırmakla kurtulamadığımızı söylemektedir. Uyku sırasında bilinç tarafından uygulanan kontrol azaldığından, bu arzular canlanırlar ve kendilerini rüyalarımız aracılığıyla belli ederler. Bilmem belki de doğru olan budur :s

Jung’un rüya yorumuna gelince ; onun rüya yorumuna yaklaşımı rüyanın amacını sorgulamak ve bilinçaltının belirli bir sembolü neden seçtiğini ve rüyayı gören kişiye kendi yaşamı ve yaşamına karşı tutumu hakkında ne göstermeye çalıştığını anlatmaktı. Jung sembollerin rüyayı gören kişiye özgü bir gücü olduğunu ve dar bir yorumla sınırlanamayacağını iddia etmektedir. Kısaca Jung diyor ki Etajerlerde duran Rüya Tabirleri Kitaplarını / Ansiklopedilerini çöpe atın çünkü her sembol kişiye göre farklı işaretler barındırır.

Büyük rüya yorumcularından Erich Fromm ise rüyaları unutulmuş bir dil olarak görür ve geçmişin insanlar için rüya ve hayallerin zihnin en önemli ifadeleri arasında olduğunu söyler. Ona göre rüya sembolleri evrensel, geleneksel ya da rastlantısaldır. Rastlantısal semboller kişilerdir ve bireysel çağrışıma ilişkindirler. Geleneksel semboller tek anlamlıdır. Evrensel sembollerin örneğin “güneş” sıcak ve ışık gibi evrensel anlamları vardır. Haydaaa…

Benim de biraz kafam karışsa da biraz da rahatladım, bilim adamları da henüz çocuğun adını koyamamışlar, sorun bende değilmiş, ben de daha koymadım çocuğumun adını :)

Eskiler ne demiş peki?
Romalı dilbilgisi uzmanı ve neoplatonist filozof Ambrosius Theodosius Macrobius çalışmasında rüyaları şöyle sınıflandırmıştır:
İnsomnium: Korku, kaygı gibi manevi hallerle ilgili veya yemek, içmek yoluyla vücuda alınan maddelerden kaynaklanan rüyalar.
Visum ya da phantasma : Yarı-uyku rüyaları.
Oraculum: Kehanete ilişkin rüyalar.
Visio: İlahî kaynaklı peygamberane rüyalar.



İslam inancına bakacak olursak rüya Arapça “görmek” demektir. Kuran’da rüya hakkında çok fazla bilgi verilmez, rüyaya Kuran'da özellikle Yusuf Suresi’nde yer verilir. Kuran-ı Kerim’de yer bulabilen bir olgu ;)

İbn Haldun'un Mukaddime’de belirttiği gibi, tasavvufta genel olarak rüyalar üç grupta ele alınır:
İlahi kaynaklı rüya: Bunlar açık olduğundan yoruma gerek göstermezler. Doğru ve görüldüğü gibi çıkan bu rüyalara rüyâ-ı sâliha (salih rüya) da denir. Salih rüya son derece az görülür. Salih rüya görmek sadece müminlere özgü değildir; müslüman olmayanlar da görebilir. Yusuf Suresi’ndeki Mısır firavununun ve iki mahpusun gördüğü rüyalar buna örnek olarak gösterilebilir.
Melekten olan rüya: Bunlara rüya-yı sadıka denir. Yoruma muhtaçtır. (Sembolizm içerirler)
Şeytandan olan rüya: Bu rüyaların aslı faslı yoktur. Kurân’da "edğasü ahlam (karmakarışık düşler)" (Yusuf, 12/44) olarak geçer. Hiçbir faydaları olmadığından yorumlanmaları da gerekmez. (Psikofizyolojik kaynaklı rüyalar)
Görüyoruz ki her 2 kültürde bir şekilde rüyaları sınıflandırmış hem de büyük benzerliklerle..Yıllar yılı bu kadar üzerinde durulmuş hala da duruluyor.

Naçizane yorum ve ansiklopedik bilgilerle size rüyanın ne olduğunu/olabileceğini anlatmaya çalıştım. Artık şöyle bir soru sorabiliriz “ Yahu ben bu mereti her gece görüyorum, kimi zaman hatırlıyorum kimi zaman hatırlamıyorum, bana bir şeyler mi söylemeye çalışıyor, yoksa bastırılmış duygularım mı?” Kesin bir cevap veremem, herkesin “rüya” yorumu farklıdır..

Gelelim beni bu noktalara sürükleyen rüyama, beni böylesine kafa yormaya sürükleyen rüyam 5sn bile değil.. “Rüyamda bir sabah alarm sesiyle uyanıyorum, etraf hala karanlık, pencereyi açıyorum, doğu istikametine bakıyorum ve Güneş doğmuyor” Buna istinaden doğada yaşanacak olan çürümeleri düşünürken uykudan uyanıyorum. Peki gerçekten düşünürsek güneş doğmazsa neler olur? İyi açıdan bakacak olursak ozon tabakası x ışınlarına maruz kalmaz, küresel ısınma durur, vampirlere gün doğar, uyku saatlerinde artış gerçekleşir, lig maçlarının hepsi gece oynanmaya başlar, enerji en önemli sektör haline gelir, kutuplardaki buz kütlelerinin erimeleri durur, sayısı azalan kutup ayıları eski formlarını yakalarlar (kış uykusundan kalkabilirlerse :)), buz pateni sporu yaygınlaşır, boğaz donar yürüyerek asyadan avrupaya geçiş tekrar yapılabilir (1948)…

Yukarıdaki satırların olması için olması muhtemel olmaması gerekenler ; pleistosen (buzul) çağı başlaması, bitkiler ölmesi, hayvanların (insan) ölmesi, insanlığın ölmesi.. :)

Rüya her ne olursa olsun, bence çok güzel, gizemli bir kavram..Yoksa bu yazıyı okuyan onlarca insanı nasıl görebilebilirim Rüyalarım Olmasa…


Son olarak ben bu rüyanın peşinden düşünürken elime gecen bir video hoşuma gitti, direkt olmasa da bana rüyamı anımsattı, yaratıcı arkadaşlar dilerseniz buyrun seyredin, saygılar, sevgiler, öpücükler, tatlı rüyalar..