4 Haziran 2008 Çarşamba

Zaman makinesi


tarih 04-06-08 saat 11:44 ilk blogumu bugün yazmaya karar verdim, içimden öyle geldi belki geç alınmış bir karar oldu ama olsun her şeyde bi 'HAYIR' vardır di mi. beni bugüne kadar herşeydeki bu HAYIR'lar durdurmuş demekki :) şimdi bu blogu okurken içinizden diyeceksiniz uleen zaten tarih ve saat koymana gerek yok onlar blog bilgilerinde görünüyo diye ama bu benim ilk blogum özel olmalı biraz di mi hem ayrıca kaç kez okuduğumuz blogun sol alt sağ üst tarafına iliştirilmiş ufacık tefecik tarih kutucuklarını inceliyoruz ki :s ??

bugün ne anlatmayla başlasam diye düşündüm de zamandan bahsedesim geldi, yüzyıllardır herkesin peşinden koştuğu kimsenin yakalayamadığı bir kavram, aslında düşünüyorum da selçuk erdem karikatürleri geliyo aklıma ilk insanlar ne akşam var ne sabah ne ikindi, cumaymış perşembeymiş, pazar tatiliymiş hepsinden ırak yaşamışlar, hatta hemen hemen hepsi zaman diye bir kavramın olduğunun farkında bile değildi. Peki biz kendimize niye böyle bir kavram yarattık gerekli miydi? Kllasik tarih kitaplarını karıştırmayacağım çünkü eminim zaman kavramını ilk ortaya atan ya mısırlılar ya da çinlilerdir. Hayatımıza bizi kısıtlayan bir terim sokmuşlar, düşünün bu terim öyle bir yer etmiş ki beynimizde 'zamanla' akşam akşam top mu oynanır, sabah sabah bira mı içilir gibi deyişler belirmiş günlük konuşma dilimizde!! (ilginç)

Bu kavram üstüne uzun uzun düşünmüştür herkes hayatında en az bir kere (uzundan kastım bir dakika da olabilir ne de olsa zaman göreceli bir kavramdır ;)) beni en çok düşündüren olay belki de birçok kişiyi Geleceğe Dönüş(back to future) filmindeki doktorun yaptığı (kahretsin benden önce düşünmüş :p) zaman makinesiydi. madem ki ortaya bir terim yarattık bunu kontrol etmek bizim için kolay olmalı öyle değil mi? yeni icat edilen herşeyi kolaylıkla kontrol edemiyor muyuz? kablosuz modem, duvara monte LCD, core 2 duo işlemci... eee nerde kaldı bir mucitin yarattığı icadını kontrol etme kabiliyeti.. Sormazlar mı adama madem kontrol edemeyecektin ne diye icat ettin ?? bu konuyu şöyle dikkatli bir şekilde masaya yatırsanız çok tatlı bir film senaryosu çıkar, yani tabi film Matrix filmindeki gibi birkaç ülke de yasaklanabilir ama Matrix'in kötü olduğunu 10 kişiden kaçı söyleyebilir?

Bir adım öteye geçelim, doktor bize makinayı icat etti ve 'kullanım koşullarını kabul ediyorum' kutucuğunu işaretlememizi söyledi. Kim ne kadar ben 'keşkesiz' yaşıyorum dese de (mesela ben) herkesin geçmişteki bir zaman dilimine dönme arzusu hat safhadadır. Belki de insanoğlunun en büyük ihtiyacı durumunda bir buluş ; düşünsenize yıllarca pişman olduğun eski kız arkadaşını terk ettiğin güne geri gidebilmek, 13 yıl önce anneannenin hastanede yatalak vaziyette olduğunu bildiğin halde sen ziyaret yerine futbol maçını tercih ettiğin güne dönmek veya okulunun 2 sene uzamasına sebep olan 2. sınıf dersinin finalinin sabahına alarmı kapattığın ana dönmek... bunları yanyana veye dikine bir araya koyduğumuzda karşımıza çıkan tabloyu bu da bir ihtiyactır diyerek geçiştirmek sanırım pek adilce olmaz. Bu herkesin en büyük ihtiyacıdır.

Sona yaklaşırken biraz daha iştahla yazdığımı söylemem gerekir, malum çok şeyden bahsedince birçok ayrıntı çıkıveriyor karşınıza :) şöyle bir giriş yapayım şimdi bir nevi son cümlemi ilk başta söylüyorum. 'yukarıdaki paragraf külliyen kelime oyunları ve insan vicdanının açıklarından yararlanılarak yazılmıştır'.. ekran karşısında korku filmlerindeki hoplamasanız da bu çocuk ne diyo şimdi diyebilirsiniz. Ne mi diyorum yine bir filmden örnek vererek gireceğim (senelerdir hiçbir film bu filmi benim listemdeki liderlik koltuğundan edemedi, edeceğini de sanmıyorum) 'Kelebek Etkisi' namı diğer 'Butterfly Effect'.. Filmi izlemeyen tek tük insan olacağından olayı açmam gerekebilir, geçmişe döndünüz bir kapris veya boş bir gurur uğruna terk ettiğiniz ama çok sevdiğiniz kız arkadaşınızı terk etmediniz elveda dediğiniz gün aslında elveda demediniz ona çiçek alarak gittiniz, ilişkiniz 2 yıl daha devam etti o üniversiteyi kazandı siz kazanamadınız o üniversitede tahsil hayatı daha düzgün birini buldu siz bunalımdayken o sizi terketti ve siz de intihar ettiniz !!! olabilir mi böyle bir seçenek? Türkiye şartlarında çok muhtemel... okuyan herkes şimdi belki de o tamam da kaybettiğimiz anneanne ne olcak diyorsunuz, o gün amatör kümedeki futbol takımından izin alarak maça çıkmadınız ve elinizde bir buket çiçekle anneanneye moral vermeye hastaneye gittiniz, anneanne sizi gördü, anneannenin hala ayakta duran hipotalamusu dedi ki ey anneanne mutlu ol şimdilik bak torunun geldi ben burdan serotonin salgılıyorum, bak şimdi kendini iyi hissedeceksin, anneanne de o an için azraile el salladı ve hayatına devam etti o an için (ne kadar da mutlu bir son).. ancak ve ancak anneannenin hastanedeki günleri bitmedi hastanede serumla beslenmeye devam etti, iç organlarının yorulmuş bir şekilde vücuda acı vererek çalışması sürdü, anneanne 2 hafta boyunca ağrıyla sızıyla inlemeyle uykusuzlukla o yaşına rağmen bu acılara katlanmasıyla hayatını idame ettirdi ve 2 hafta sonra hiçbir serotonin melatonin endorfin onu geri döndüremeyecek şekilde hayata gözlerini yumdu.. bizim ana karakter yıllarca pişmalık duymayacak artık çünkü görevini yerine getirdi değil mi? anneannenin 2 hafta daha acı çekmesinden ne olur ki zaten yaşlı kadın çekmiş çekebileceği kadar 2 hafta daha neyi değiştirir. ben şahsen böyle bir durumda ana karakter olarak futbol maçına çıkmayı tercih ederim.Peki bu anlattığım senaryo muhtemel mi türkiye şartlarında ve dünya şartlarında 'evet' .. Senaryoyu çok daha acıklı hale getirebilirdim yanlış iğne vurulması, makasın hastada unutulması, aidsli kan verilmesi vs.

Galiba sonuca geldik nerden başlamıştık 'zaman' kavramı. neydi? kontrol edemediğimiz bir kavram ne yapmaya çalıştık? kontrol etmeye. başarabildik mi? yaptığımız tek şey kontrol edemediğimiz yeni bir buluş yeni bir hayat yeni bir 'zaman' yaratmak oldu.. Ben hiçbir zaman şunu demiyorum Bir zaman makinem olsa da ben onu kullanmak istemem, üstüne çok isterim hayatta birçok şeyden daha çok isterim, beni durduran tek şey zaman makinesini yüzünden yeni yeni zamanlar, tarihler, facialar, ölümler yaratıyor olmak istememem.. Ben böyle mutluyum siz de öylesinizdir eminim, sağlıcakla kalın....

6 yorum:

Unknown dedi ki...

BAZEN BENİ ŞAŞIRTIYORSUN...gnl

fab dedi ki...

selamın alekyüüüüm! =)

hayırlı, uğurlu olsun, "HAYIR"lara vesile olsun blogun diyorum. =D

zaman... yaa tabi şimdi düşünmeden olmaz da her seferinde konu beni aşıyo mustafa. içinden çıkamıyosun. o öyle olaydı, bu böyle olaydıyla bitmiyo, gidiyo, gidiyo, gidiyo... o kadar fazla bileşen var ki denklemin içinde, çözmek bana göre mümkün değil.

insan zekası, olasılıklar, zaman ve onu kontrol etme becerisi üzerine benim en beğendiğim kaynak "OLASILIKSIZ" oldu. harika bir kitap. belki okumuşsundur. okumadıysan oku; beğeneceğine adım gibi eminim! (zaten feysbuk'ta film anketine baktım senle benim, bayağı bir tutuyo zevklerimiz! =))

yeniden hayırlı olsun. gerisini bekleriz...

saygı, sevgi;
fab (http://fablamaca.blogspot.com/)

msener dedi ki...

Olasılıksız dehşet ötesi bir kitap fab okudum okumam mı kastettiğin o kadar bileşeni bünyesinde toplayan adamın gördüğü gelecek poker dialoglarına bitmiştim açıkcası :)

msener dedi ki...

bu arada gönül neye şaşırdın anlayamadım ?? ya da şöyle mi dmeeliyim bazen mi şaşırtıyorum sadece eueheuhe

nuno dedi ki...

guzel olmus hos olmus peki anneannenin wefat etmeden önceki son sozleri wefasiz torunum ziyaretime gelmedi cenazemede gelmesin olsaydi?? herneyse senaryo sekilden sekile gırebılıcek kadar acik we zengin ama usual suspects kelebek etkisinden daha gusel we kelebek etkisi iki cok mantardi biara bikac bira esliginde degirlendirelim bu konulari kritik yapma ZAMANı coktan gecmiş...

msener dedi ki...

kardeşim hünkar herseyden evvel yorumun için saol, anneanne mübarek insan arkasından pek konuşmamak lazım ama seninki de bir senaryo tabi saygı duymak lazım :))
PS: Bu masaya yatırma olayını yapalım kanka!! ben sana haber vericem..